YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİNİN 06.12.2018 TARİH VE 2018/5425E-2018/9067 SAYILI İLAMI İLE;
* KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ ( Boşandığı Eşi İle Birlikte Yaşadığının Tespit Edilmesi Nedeni İle Ölüm Aylığının Kesilmesi/Borçlu Olmadığının Tespiti - Denetim Raporunun İçeriği Davacının Tevil Yollu Beyanı Davacı ve Boşandığı Eşinin Tekrar Evlenmeleri Denetim Sırasında Dinlenen Tanıkların Mahkemece Haklı Bir Sebep Olmadan İfadelerini Değiştirmeleri Hususları Birlikte Değerlendirildiğinde Davacı ve Eşinin Boşandıkları Süreçte de Birlikte Yaşamaya Devam Ettiklerinin Sabit Olduğu/Davanın Reddedilmesi Gereği )
* BOŞANDIĞI EŞİ İLE BİRLİKTE YAŞADIĞININ TESPİT EDİLMESİ ( Ölüm Aylığının Kesilmesine İlişkin Kurum İşleminin İptali İle Borçlu Olmadığının Tespiti - Davacının Tevil Yollu Beyanı Davacı ve Boşandığı Eşinin Tekrar Evlenmeleri Denetim Sırasında Dinlenen Tanıkların Mahkemece Haklı Bir Sebep Olmadan İfadelerini Değiştirmeleri Hususları Birlikte Değerlendirildiğinde Davacı ve Eşinin Boşandıkları Süreçte de Birlikte Yaşamaya Devam Ettiklerinin Sabit Olduğu/Tutanak İçeriğinin de Aksi İspat Edilemediğinden Davanın Reddedileceği )
* ÖLÜM AYLIĞININ KESİLMESİ ( Boşandığı Eşi İle Birlikte Yaşadığının Tespit Edilmesi Nedeni İle/Kurum İşleminin İptali - Denetim Raporunun İçeriği Davacının Tevil Yollu Beyanı Davacı ve Boşandığı Eşinin Tekrar Evlenmeleri Denetim Sırasında Dinlenen Tanıkların Mahkemece Haklı Bir Sebep Olmadan İfadelerini Değiştirmeleri Hususları Birlikte Değerlendirildiğinde Davacı ve Eşinin Boşandıkları Süreçte de Birlikte Yaşamaya Devam Ettiklerinin Sabit Olduğu/Davanın Reddedilmesi Gereği )
5510/m. 56/2,59/2
ÖZET : Davacı; 5510 Sayılı Kanun'un 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Somut olayda; denetim raporunun içeriği, davacının tevil yollu beyanı, davacı ve boşandığı eşinin tekrar evlenmeleri denetim sırasında dinlenen tanıkların mahkemece haklı bir sebep olmadan ifadelerini değiştirmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 Sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı; 5510 Sayılı Kanun'un 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili; Kurum işlemin hukuka uygun olduğu, davacının boşandığı eşi ili fiile birlikte yaşaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesince; “ ... denetmeni tarafından tutulan 24/11/2014 tarihli tutanaktaki ifadelerin tek taraflı tutulduğu, kişilerin beyanlarının kendi imzaları ile tasdik ettirilmediği görülmüş, bu tutanakta belirtilen kişilerin duruşmadaki yeminli beyanlarında tutanaktaki kendilerine yüklenen ifadelerin aksine davacının iddialarını doğrular beyanlarda bulundukları; ... denetimine konu araştırmanın 11/10/2014 tarihli Emeklilik Daire Başkanlığı yazısına biaen yapıldığı, bu tarihten önce davacı ve eşinin tekrar evlendiği, bu haliyle davacı ve eşinin kendileri hakkında tahkikat olduğunu düşünerek yeniden evlenme yoluna gitmedikleri, kendi istekleri ve her şeyden habersiz evlenme akdini yaptıkları mahkememizce değerlendirilmiş; ... ' den celp edilen tedavi evraklarında beyan edilen adreslerin incelenmesinde de, davacının boşanmış olduğu tarih aralığında adresini küçükçekmece olarak, o dönemde eşinin oturduğu adresten farklı olarak bildirdiği görülmüştür. ” gerekçesiyle
“ Davacının davasının KABULÜ ile; Davalı kurumun davacı hakkındaki borç işlemine yönelik işleminin iptaline, davacının 75,083,00 TL'lik borcu olmadığının TESPİTİNE, ” karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekili ; dinlenen tanıkların zımnen eşlerin ayrı olmadıklarını beyan ettiklerini, tanıkların müfettişe verdikleri ifadeleri değiştirdiklerini, Kurum müfettişlerinin hayali beyanlara göre tutanak tuttuğunun düşünülemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince “ Davacı ve eşinin boşandıkları tarihten evlendikleri tarihe kadar farklı adreslerde kayıtlı oldukları, davacının ikametgah kaydını boşanmadan önce 15.02.2002 tarihinde kızının adresine aldırdığı,davacının muayene sırasında boşandığı dönemde farklı bir adresi adres olarak bildirdiği,denetim raporuna dayanak yapılan raporda bahsi geçen 1ve 3 numaralı dairelerde oturan kişlerin raporda imzalı beyanlarının bulunmadığı,mahkeme tarafından bu kişilerin tespit edilerek dinlendiği, davacı ve eşinin birlikte yaşamadıklarını beyan ettikleri,tüm dosya kapsamı ile davacı ve eşinin boşandıktan sonra fiilen birlikte yaşadıklarını gösteren somut kanıtlar bulunmadığı anlaşılmakla istinaf talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle
“Davalının istinaf isteminin reddine ” karar verilmiştir.
Davalı vekili; “Kurum müfettişlerinin düzenlemiş oldukları raporların aksi ispat edilememiştir. Bu raporlar, yasa gereği aksi ispat edilene kadar geçerlidir. ” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
Dava; 5510 Sayılı Kanun'un 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20. maddesiyle 5510 Sayılı Kanun, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 Sayılı İş Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 Sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 30/03/2004 tarihinde eşinden boşandığı, 27/06/2013 tarihinde yeniden eski eşi ile evlendiği, 20.09.1989 tarihinde vefat eden babasından dolayı 01.05.2004 tarihinden itibaren yetim aylığı aldığı, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 27/11/2014 tarihli rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 01/11/2008-31/09/2013 tarihleri arasında ödenen aylıklar ve işleyen faizinin borç çıkarıldığı, denetmen tarafından alınan ifadesinde davacının: “Boşandığı dönemde kızının Küçükçekmecedeki adresinde kaldığını, ara sıra eşinin yaşlı olması nedeniyle yemek ve temizlik yapmaya geldiğini,geçimsizlik nedeniyle boşandıklarını, çocukların ısrarı ile 2013 yılında tekrar evlendiklerini" beyan ettiği, dinlenen diğer tanıkların da birlikte yaşadıklarını beyan ettiği ancak Mahkemede ifadelerini değiştirdikleri anlaşılmıştır.
Somut olayda; denetim raporunun içeriği, davacının tevil yollu beyanı, davacı ve boşandığı eşinin tekrar evlenmeleri denetim sırasında dinlenen tanıkların mahkemece haklı bir sebep olmadan ifadelerini değiştirmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 Sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 Sayılı HMK'nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 06.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu internet sitesinde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için Cookieler kullanılmaktadır. Cookie tercihlerinizi değiştirmek ve Cookiekeler hakkında detaylı bilgi almak için İnternet Sitesi Gizlilik Politikası'nı inceleyebilirsiniz. Cookie ayarlarını değiştirmeniz durumunda internet sitesinin bazı özelliklerinin işlevselliğini kaybedebileceğini dikkate alınız.