Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2011/11646 E-2012/78 K sayılı ilamı ile;
Ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsiline ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yargılama sırasında iade edilen çeyiz eşyalarına yönelik vekalet ücreti ve iade edilmeyen kişisel eşya ve ziynetler yönünden temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkil tarafların birbirlerine boşanma davalarını açmadan kısa bir süre önce davalı eski eşi tarafından önce dövülmüş akabinde birkaç gün evde hapsedilmiş ve ardından evden gönderilmiş ve daha sonra müşterek evin anahtarının değiştirilmiş olması nedeniyle eve tekrar giremediğini, şahsi eşyaları ve çeyizlerinin evde kaldığını, ziynet eşyalarının ise emanet olarak kayınvalidede olduğu için geri alamadığını belirterek dava dilekçesinde belirtilen çeyiz ve ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, değilse bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı ise davacının iddiasının mesnetsiz olduğunu, dövüldüğünün ispat edilmesi gerektiğini, evden kendi rızası ile ayrıldığını, ziynetleri de giderken götürdüğünü, çeyiz eşyalarının bir kısmının mevcut olduğunu belirterek altın takılar hariç yedimizde bulunan eşyaları boşanma davası sonucunda iadeye hazır olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
S o n u ç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle (BOZULMASINA), bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu internet sitesinde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için Cookieler kullanılmaktadır. Cookie tercihlerinizi değiştirmek ve Cookiekeler hakkında detaylı bilgi almak için İnternet Sitesi Gizlilik Politikası'nı inceleyebilirsiniz. Cookie ayarlarını değiştirmeniz durumunda internet sitesinin bazı özelliklerinin işlevselliğini kaybedebileceğini dikkate alınız.